27 Mart 2016 Pazar

Alamut / Hasan Sabbah’ın Kalesi (İran)

Alamut Kalesi, İsmaili lideri Hasan Sabbah’ın karargâhıydı. “Kartal yuvası” anlamına geliyor. Gazurhan köyü yakınında, 2 bin 163 metre yükseklikte bulunan kaleye uzaktan bakıldığında bir kaya parçası gibi duruyor. Ama zirveye ulaşıldığı zaman kalenin izleri ve onu çevreleyen coğrafya gerçekten etkileyici. Hasan Sabbah, 1124 yılında vefat edene kadar buradan çıkmamıştı.
Araştırmacı yazar faik bulut şöyle der: Sanıyordum ki, Alamut ismi sadece bir kaleden ibaret. Çünkü eski Farsçada kartalların zirvesine erişemediği bir yüceliği ifade ediyordu. Gördüğüm kale yüceydi, sarptı, üç yanı blok kayalardan oluşuyordu; ancak değil kartallar, sıradan kuşlar bile o tepeye ulaşabiliyorlardı. Ezberimi ilk bozan, bir köylü oldu. Kalenin dibindeki Gazurhan köyünden emekli öğretmen Murtaza Seferi’ye sordum, “Alamut neresi?” Ders verir gibi cevapladı: “Alamut dediğin bir kaleden ibaret değil, koskoca bir mıntıka. Bir ucu Elburz’da, bir ucu Hevdekan, diğeri Haşkeçal Dağları’nda. Şarki (doğu) ve Garbi (batı) Alamut arasındaki mesafe 55, dağları birbirine bağlayan vadi 25 kilometre uzunluğundadır. Şarki Alamut’ta 65, garbisinde 75 köy bulunur. Çevresinde Meydani Dime, Kebeği Dime, Domiki, Harajuru, Dilmande, Latı, Bağıldeşt isimli yerleşim yerleri var.”
 Hasan Sabbah'ın önderliğini yaptığı, fedailerine sahte bir cennet vaadiyle kendi Haşhaşilik öğretisini yaydığı, tarihte Belde’t-ûl’İkbâl adıyla şöhrete kavuşan Elemûtlar Devleti'in karargahı ve başkenti niteliğinde hizmet vermiş olan bir yerleşim birimidir. Nizari-İsmaili mezhebinin yaşatılmasında büyük bir rol oynayan bu merkezde adamlarına cennetinanahtarlarını kendi ellerinde bulundurduğuna inandıran ve haşhaşın uyuşturucu etkisini kullanan Hasan bin Sabbah, eğitime tabi tuttuğu fedaileri aracılığıyla birçok devlet adamı ve hükümdarın canına mâl olan suikastler tertip etmeyi başarabilmiş ve çevresindeki ülkelere epey gözdağı vermeyi başarabilmişti. Suikast düzenlemek anlamına gelenİngilizce assassination kelimesinin burada yaşayan haşhaşin örgütünün adından değişerek türetildiği zannedilmektedir. Zamanın Haçlı kaynaklı tarihçileri Hasan bin Sabbah fedailerinin kendilerini feda edecek kadar davaya bağlı olmalarını anlamlandıramamış ve siyasi suikastleri yerine getirmesi için haşhaşın uyuşturucu etkisini kullanıldığını öne sürmüşlerdir.
 Alamût Kalesi, ya da Elemût – Belde’t-ûl’İkbâl (Farsçaقلعه الموت Kal'at Elemût veya الموت Elemût); Elemûtlar NizârîBâtınî-İsmâ‘îl’îyye Devleti'nin yönetim merkezi konumunda olan ve Hazar Denizi'nin güney kıyısında yer alan bir kaledir. Kelime mânâsı olarak "Kartal Yuvası" anlamına gelmektedir. Cüstaniler kralı Veşudan İbn-i Cüstan tarafından inşa ettirilmiştir. Kelimenin mânâsı "Aluh āmū[kh]t" ("Kartalın Öğretisi" ya da "Cezalandırma Yuvası") anlamlarına gelmektedir. Ebced hesabına göre ise "Elemût" (الموتHicrî 483 yılına tekâbül etmektedir, ki bu sayı kalenin Hassan-ı Sabbah tarafından zapt edildiği yıla karşılık gelmektedir. Elemût – Belde’t-ûl’İkbâl, Hasan Bin Sabbahtarafında feth edilene kadar Cüstaniler'in denetimi altında kalmıştır.


Alamût Kalesi

Heft Bab-ı Seyyidne Kelam-i Pir olarak da anılan Elemût Devleti'nin kurucusu Nizârî Dâ’îsi Hasan bin Sabbah’ınYemen’den Kûfe yakınlarındaki Himyari bölgesine gelen, oradan İran’a geçerek bir süre Kumm şehrinde yaşayan, ve daha sonra Rey kentine yerleşen bir aileye mensup olduğu iddia edilir. Kurucusu olduğu İran'nın Elemût Bölgesimerkezli Nizârî İsmâ‘îlî Devlet, İmamet (İsmailiyye öğretisi) ve İmâmet (Nizârî i'tikadı) üzerine inşa edilmiştir.






Kaynaklar: Atlas dergisi ve Wikipedia

24 Mart 2016 Perşembe

DERLERKİ DEVLETLER, DİNLER VE FARKLI FARKLI MUKTEDİRLERDEN KAYNAKLANAN EMİR VE FERMANLAR İNSANLIĞIN İLERLEMESİNİN ÖNÜNÜ KESER VE İNSANLARIN ONURLU VE ERDEMLİ OLMASINA İZİN VERMEZLER. BUNUN GİBİ TOPLUMSAL YASAKLAR VE SINIRLARA DA KARŞIDIRLAR

 YAŞLI RİND’İN ÖLÜMÜ
                                                       
Evet onların adet ve törenleri Ortadoğu kültürünün esaslı parçalarından birisidir; Özellikle Fars ve Kürt aynı zamanda Osmanlı kültürünün. Ortadoğu’da bu adat ve törenin etkisi büyük olmuştur. Pek çok insan, şair, yazar bu adat ve törenin etkisinde kalmıştır. İnsan, insanlık ve dünya bu geleneğe göre dile getirilmiş ve aynı şekilde hissedilmiş. Bilindiği kadarıyla bu bilgili insanlar medeni, şen, mütevazi ve zendost, içici, dindar olmayan, ehli keyf, doğru sözlü ve becerikli insanlarmış. Klasik Fars, Kürt ve Osmanlı şiirinde de güçlü, hoşgörülü, insan ve insanlık sevdalısı, şefkatli, cömert, tokgözlü ve özgür kimseler olarak tasvir edilirler. Aktarılana göre bunların adet ve töresi Fars ve Kürt Mitolojilerinde önemli bir yer kaplayan Cemşid’e dayanıyor. Gelenekleri Cemşid’in gücü iyilik severliğinden kaynaklanıyor. Cemşid de insan ve doğa aşığıydı ve yakut şarabı ilk kez yapan kişiydi. Cemşid geleneğin bu şekilde oluşmasına sebebiyet vermiştir. Kısacası hayatı ve yaşamayı seviyorlar, insan ve dünya mutlu mesut olsun istiyorlar. Ama dünyaya bakışlarının iyimser olduğunu söyleyemeyiz. Dünyanın gidişatını iyi görmüyorlar…Hiçbir zaman dünyanın durumundan memnun olmadılar. Halende memnun değiller.(tabi halen varsalar) inançları çok ilgi çekicidir.
DERLERKİ DEVLETLER, DİNLER VE FARKLI FARKLI MUKTEDİRLERDEN KAYNAKLANAN EMİR VE FERMANLAR İNSANLIĞIN İLERLEMESİNİN ÖNÜNÜ KESER VE İNSANLARIN ONURLU VE ERDEMLİ OLMASINA İZİN VERMEZLER. BUNUN GİBİ TOPLUMSAL YASAKLAR VE SINIRLARA DA KARŞIDIRLAR. Sonuç olarak dene bilir ki onların adet ve töreleri hayatın içinden çıkmış,  toplumsal ilişkiler ve insanlığın inanlarıyla süslenmiştir. Onları birer önder, birer filozof saymak yerinde olur. Çünkü hayat ve dünya hakkındaki görüşleri hem çok geniş, hem de çok derindir… İYİ DE KİM BUNLAR ?

23 Mart 2016 Çarşamba

Ani Harabeleri Unesco yolunda destek bekliyor


Ani Harabelerinin Unesco Dünya Miras Listesi’nde yer alması için 15 yıldır çalışmalarını sürdüren araştırmacı yazar Vedat Akçayöz: Ani’nin etrafında bulunan sahadaki 26 kilisenin, Ani’nin öteki yüzü olduğuna inanıyoruz ve temelde kalanları gün yüzüne çıkarmak istiyoruz.

 12 Mart Cumartesi günü, Elmadağ’daki Surp Agop Vakfı Lokali’nde, Kars Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Vedat Akçayöz tarafından ‘2016 Unesco Yolunda Ani’nin Unutulmuş Yönleri’ başlıklı bir konferans verildi. Ani Harabelerinin Unesco Dünya Miras Listesi’nde yer alması için 15 yıldır çalışmalarını sürdüren araştırmacı yazar Vedat Akçayöz, sunumunda hazırlamış olduğu belgesel filmi tanıtarak Ani’nin unutulmuş yönlerine dikkat çekti. Agos’a konuşan Akçayöz, insanlığın mirası olarak nitelendirdiği Ani Harabelerinin UNESCO yolundaki sürecini paylaştı:
 “Uzun süredir üzerinde çalıştığım bu projenin araştırma döneminde, bugüne kadar yapılan çalışmaların Ani Harabelerinin %35’lik sahasını kapsadığını gördüm. Ani’nin Değirmenler bölgesi gibi bilinmeyen daha birçok yönü var. Çektiğim belgesel filmi ve belgeleri bir rapor halinde Kars Kültür ve Sanat Derneği olarak UNESCO yetkililerine bildirdik. Aynı zamanda başbakanlığa da sunduğum bu 1 milyon 400 bin TL’lik proje için 200 bin TL’lik kaynak sağlandı. Maddi açıdan zorlansam da çeşitli kaynaklardan yardım alıp Kars Kültür ve Sanat Derneği olarak kar amacı gütmeden Ani’nin UNESCO 2016 Dünya Kültür Miras Listesi’nde yer alması için çalışıyor, orada yapılan restorasyon ve alt yapı çalışmalarının uluslar arası boyutta daha etkin ve sağlam çalışmalar olmasını arzu ediyoruz. 

 Ani’nin etrafında bulunan ve Akyaka’dan Kozluca’ya kadar uzanan sahadaki 26 kilisenin, Ani’nin öteki yüzü olduğuna inanıyoruz ve temelde kalanları gün yüzüne çıkarmak istiyoruz. UNESCO da bu projeyi oldukça değerli bulup destek verdi ve kaya mezarları üzerine yaptığım çalışma için üzerinde koordinatlar barındıran beş adet harita gönderdi. Ben de kameram ve cetvelim elimde, amatör olarak çıktığım bu yolda, insanlığa ait bu mirası herkese duyurma çabasındayım. Surp Agop Lokali’nde yaptığımız buluşmanın benzerini yurt dışında da yapmak istiyorum. Belki bu sayede gerekli desteği de bulabiliriz.”







Haber kaynağı: Agos

Başka Bir Dünya


 Başka bir dünya mümkün olduğu gibi, yoldadır.
 Sessiz bir günde kulak kabartırsanız...
Onun nefes alıp verdiğini duya bilirsiniz.

21 Mart 2016 Pazartesi

vatansız sınırsız düş yolları




 Noeveç
 peru
 İsveç
 kanada
peru

NEWROZ VE KAWA

 "Bundan bin yıllar önce İran'da Dehak adında zalim bir kral varmış. Zalim Dehak ölümcül bir hastalığa yakalanır. Dehak acılar içinde kıvranarak yataklara düşer ve hastalığına bir türlü çare bulanamaz. Dönemin doktorları acılarının dinmesi ve yarasının kapanması ve hastalığının iyileşmesi için yaraya genç ve çocukların beyinlerinin sürülmesini önerirler. Böylece İran coğrafyasında aylarca hatta yıllarca süren bir katliam başlar. Her gün gençler Dehak'ın askerleri tarafından başları kesilmek üzere götürülürken Fırat’ın, Dicle’nin, Mezrabotan’ın hali perişan ve içler acısıdır. Halk çaresiz ve güçsüz düşmüştür. Gençler katledilirken sıra bir gün daha önce bu şekilde 17 oğlunu kaybetmiş olan Kawa adındaki demircinin en küçük oğluna gelmiştir Kawa, 20 Martı 21 Marta bağlayan gece sabaha kadar demir ocağının başında sabahlar ve oğlunu zalim Dehak’ın katlinden kurtarmak için çareler düşünür. 21 Mart sabahı, gün doğduğunda, Kawa oğlunu kendi eliyle Dehak’a teslim etmek ister ve zulmün ve kötülüğün kalesi olan Dehak'ın sarayına girer. Oğlunu zalim Dehak’ın huzuruna çıkarırken yanında getirdiği örsünü Dehak’ın kafasına vurur. Dehak’ın ölü bedeni Demirci Kawa’nın önüne düşer. Kısa sürede bütün Ninowa ve bölge halkı isyan eder ve ateşler yakarak saraya yürürler. Zulme karşı isyanı başlatan Kawa, demir ocağında çalışırken giydiği yeşil, sarı, kırmızı önlüğünü isyanın bayrağı, ocağındaki ateşi ise özgürlük meşalesi yapar. Demirci dükkanında demirden savaş malzemeleri olarak Gürz-ü Kember, Kér gibi araçlar yapar ve bir taraftan da başkaldırı için etrafındakileri eğitir. Bu hareket yavaş yavaş yayılmaya başlar. 21 Martta Dehak'a karşı direniş başlar. O gece kralın sarayı direnişçiler tarafından ele geçirilir. Aynı zamanda bu direniş Dehak'ın egemenliğindeki bütün topraklarda devam eder. Direnişçiler kendi aralarında dağlarda ateş yakarak haberleşirler. Direniş bittiğinde Kawa'nın halk hareketi Dehak'ı ve yönetimini devirir. Sevinçle dağlara koşan halk bu ateşlerin etrafında halay çekmeye başlar. Ninowa cayır cayır yanarken meşaleler elden ele dolaşır, dağ başlarında ateşler yakılır ve kurtuluş coşkusu günlerce devam eder. Dehak’tan kurtulan halklar 21 Mart’ı özgürlüğün, kurtuluşun ve halkların bayramı olarak kutlar. Demirci Kawa; başkaldırı kahramanı, Newroz ise direniş bayramı olarak tarihe geçer."