16 Nisan 2016 Cumartesi

Şeyh Bedreddin & Halk Ayaklanması

 Şeyh Bedreddin Mahmud veya Simavnalı Bedreddin (d: 1359-ö: 1420İslâm tasavvufunun Vahdet-i Vücud okuluna mensup Osmanlı mutasavvıfıfilozofu vekazaskeri Şeyh Bedreddin İsyanı diye bilinen dini ve siyasi ayaklanmanın lideridir. Özellikle 15. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu Fetret Devri sırasında desteklediğiMusa Çelebi'ye verdiği destek ve çağdaş sosyalizm uygulamalarını çağrıştıran yönetim yöntemleriyle bilinmektedir.

Yaşamı

Yaşamı hakkında bilinenler büyük oranda torunu Hafız Halil'in yazdığı Menakıbname'ye dayanır. Şeyh Bedreddin'in atası olan Abdülaziz, Osmanlı beyliğinin Rumelifethine katılmış ve Dimetoka'da yapılan savaşta hayatını kaybetmiştir. Franz Babinger'e göre II. İzzeddin Keykavus'un kardeşi Abdülaziz'in Musevi asıllı hanımından olan İsrail adındaki oğlu, Dimetoka kalesi Rum Beyi'nin kızı olan Melek Hatun ile evlenmiş ve bu evlilikten Şeyh Bedreddin doğmuştur.[2] Şeyh Bedreddin, Edirne yakınlarında ve Karaağaç ile Dimetoka arasında kalan Samona kalesinde doğduğundan kendisi Samavna kadısıoğlu diye tanınmış, daha sonradan yakıştırma sonucu yanlışlıkla Kütahya'nın Simav yerleşimiyle ilişkilendirilerek Bedreddin Simavi denilmiştir.
Şeyh Bedreddin eğitim çağına gelince Bursa'ya gelerek ders arkadaşı Bursalı Kadızade Rumi diye bilinen Musa (meşhur matematikçi ve astrolog) ile birlikte onun babası Bursa kadısı Koca Mahmud efendiden ve daha sonra da Konya'da Allame Feyzullah'dan ders almıştır. Buradan sonra önce Suriye'ye ve sonrasındaKahire'ye gitmiştir. Burada Mübarekşah Mantıki'den ilahiyat, felsefe ve mantık okuyarak yüksek eğitimini tamamlamış ve bu arada Kahire'de inziva halinde yaşayan Hüseyin Ahlati'den de tasavvuf okumuştur. Onun emriyle Tebriz'e ve sonrasında Kazvin'e giderek Bâtınî inancını öğrenerek Kahire'ye dönmüştür. Şeyh Bedreddin,Memlûk sultanı Berkuk' un saygı gösterdiği Hüseyin Ahlati'nin tavsiyesiyle sultanın oğlu Ferenc'in hocalığına tayin edilmiş ve burada bulunduğu sırada fıkıheserlerini yazmaya başlamış ve 1397'de şeyhinin ölmesi üzerine onun yerine şeyh olduktan bir süre sonra Anadolu'ya dönmüştür. Anadolu'ya geldiği zaman yerleşimleri dolaşarak tasavvufunu yaymaya başlamıştır.
Şeyh Bedreddin önce Karaman ve Germiyan Beyliklerinin topraklarına gider. Gittiği yerlerde tanınmaktadır. Buradan Menderes Vadisi boyunca ilerleyerek Aydın'a gelir. Menakıbname'ye göre, yolu üzerindeki Nizar köyünde en önemli müritlerinden Börklüce Mustafa ile tanışır. Daha sonra Tire üzerinden İzmir'e geçer. Menakıbname'de İzmir'den, Hıristiyan nüfuslu Ceneviz hakimiyetindeki Sakız Adası'na geçtiği anlatılır. Kütahya ve Domaniç üzerinden Bursa'ya yaptığı yolculuğu sırasında Sürme köyünde diğer önemli müridi Torlak Kemal ile tanışır.
 Rumeli'ye geçerek Edirne'ye yerleşen Şeyh Bedreddin burada kendisini ziyarete gelenlerle görüşerek faaliyetlerini genişletmiştir. Şeyh Bedreddin'in bu faaliyetleriOsmanlı Devleti'nin parçalanıp şehzadelerin birbirleriyle mücadele ettiği döneme denk gelmiştir. İlim ve erdemi etrafta duyulmuş ve Edirne'de hükümdarlığını ilan etmiş olan Musa Çelebi tarafından 1411 yılında kazasker tayin edilmiştir. Çelebi Mehmet kardeşi Musa Çelebi karşısında galip gelip 1413 yılında hükümdar olunca Şeyh Bedreddin kazaskerlik görevinden alınmış, ilim ve erdemine saygı duyulduğundan maaş bağlanarak İznik'te oturtuldu. Şeyh Bedreddin, eski müritleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal ayrı ayrı yerlerde (Aydın ve Manisa) faaliyetlerini arttırdıklarını duyunca hacca gitmek bahanesiyle çocuklarını bırakarak Kastamonu'ya gitmiş, buradan da Karadeniz yoluyla Eflak voyvodasının yanına gitmiştir. Eflak'tan ayrılarak Osmanlı topraklarına geçerek SilistreDobruca ve Deliormantaraflarında görüşlerini yayarak çok sayıda taraftar kazandıktan sonra ayaklanmanın merkezi olarak Deliorman'ı seçmiştir. Şeyh Bedreddin üç ayrı yerde birden müritleriyle birlikte ayaklanma çıkartmıştır. Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal isyanlarının bastırılması sonucu Şeyh Bedreddin ve yanındakilerin morali bozulmuş ve şeyhin etrafındakilerin bir kısmı dağılmıştı. Küçük bir çarpışmadan sonra ele geçirilen Şeyh Bedreddin padişahın bulunduğu Serez'e gönderilmiş ve burada yargılanan Şeyh Bedreddin 1420 yılında Serez'de idam edilmiştir.[3] 1961'de kemikleri, Divanyolu'ndaki II. Mahmut Türbesi haziresine defnedilmiştir.


Şeyh Bedreddin İsyanı

Ana maddeler: Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal
Kazaskerliği sırasında kethüda olarak yanına aldığı Börklüce Mustafa, Bedreddin'in sürgüne gitmesiyle beraber Aydın'a döner. Burada Osmanlı idaresinden memnun olmayan köylüleri ve yoksul dervişleri etrafına toplayarak isyan eder. İsyanın merkezi Karaburun Yarımadası'dır. İsyancıların sayısını Bizanslı tarihçi Dukas6.000, Osmanlı tarihçilerinden Şükrullah bin Şehabettin 4.000, İdris-i Bitlisî ise 10.000 olarak verir. İsyanı bastırmak üzere harekete geçen Saruhan Beyinin ordusu bozguna uğrar. Bunun üzerine Sultan Çelebi Mehmed (I. Mehmed) oğlu Murat ile veziri Beyazıt Paşa'yı bölgeye yollar. İsyan bastırılır, isyancılar Börklüce Mustafa'nın gözü önünde kılıçtan geçirilir. Börklüce Mustafa ise bir deve üzerinde çarmıha gerilerek öldürülür ve şehirde gezdirilir.
Börklüce isyanıyla muhtemelen aynı zamanlarda, Manisa civarında Torlak Kemal liderliğinde bir isyan daha patlar. Daha küçük olan bu isyan da şiddetle bastırılır ve isyancılar öldürülür.
Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal isyanlarının Bedreddin'in onayıyla gerçekleşip gerçekleşmediği belirsizdir. Ancak bu kişilerin Bedreddin'in müritleri olduğu konusunda tüm kaynaklar hemfikirdir.
Bedreddin gizlice Sinop limanından Rumeli'ye kaçar ve Deliorman bölgesinde Alevi Türkmenlerin yoğun yaşadığı bölgelerdeki propaganda faaliyetleri yürütür. Üzerine gönderilen Osmanlı kuvvetleri isyanı bastırır ve Şeyh Bedreddin yakalanarak Serez'e padişah I. Mehmed'in huzuruna getirilir. I. Mehmed Şeyh Bedreddin'in idamını infaz etmeden önce ulemaya danışır ve fetva ister. Şeyhülislam ve beraberindekilerin kararı idam olmuştur. Şeyh Bedreddin 1420'de Serez çarşısında idam edilmiştir.





12 Nisan 2016 Salı

Yemek fotoğrafları Nasıl ve Kolay Çekilier

 Yemek fotoğrafçılığı üzerine verdiğimiz bilgileri bu yazımızda bir adım daha yukarıya taşıyor ve  yemek fotoğrafçılığındaki olmazsa olmaz ekipmanları sizin için derliyoruz.
Önceki yazılarımızda yemek fotoğrafı çekerken dikkat etmeniz gereken noktaları anlatmış,  eğer telefonla yemek fotoğrafı çekiyorsanız sizi profesyonelliğe taşıyacak ipuçlarını sıralamış ve çekimi gerçekleştirdikten sonra hangi uygulamalarla fotoğrafınızı düzenleyebileceğinize değinmiştik.
Ön hazırlığımızı yaptığımıza göre sıra ekipmanlarda.

Ekipmanların anası: Tripod


 Tripod daha dengeli kadrajlar çıkarmanızı sağlayacak ve yemek fotoğraflarında hiç hoşlanmayacağınız titreşimleri ortadan kaldıracak bir ekipmandır. Fotoğraf ve video çekimleri için en temel ekipman olan tripod ile kadrajınızı ayarladıktan sonra kameranızı sabitleyebilir, gerekli kompozisyon düzenlemelerinizi kadrajınıza uygun gerçekleştirebilirsiniz.
Tripod, hem kolay bulunabilen hem de çok pahalı olmayan bir ekipmanolduğundan setinizi oluştururken öncelikli olarak edinmenizi öneririz. Kamera ağırlığınızı düşünerek seçeceğiniz tripodlar sizin için daha avantajlı olacakken kameranızın türüne göre masa tripodları da tercih edebilirsiniz.
Telefonla çekim yapıyorsanız masa tripodları işinizi görecektir. Eğer bir selfie çubuğunuz varsa, selfie çubuğunun sapını çıkartıp bir ekipmanınızı bir masa tripodu ile birleştirebilirsiniz.

Daha profesyonel, daha net: Lens

Bir DSLR fotoğraf makinesi ile çekimlerinizi gerçekleştiriyorsanız mutlaka uygun lens seçimleri yapın. Genelde kameranızla birlikte gelen 18-55 mm'lik lensler sizi bir yere taşımayacaktır, bu yüzden yemek fotoğrafları için kullanılan lensleri tercih etmeniz daha doğru olacaktır.
Profesyonel bir yemek fotoğrafı çekebilmek için kısıtlı alan derinliğine ve yakın plan çekimlerine sahip olmanız gerekmektedir. 50-150 mm arasındaki makro lensler ile fotoğraflarınızı bu özelliklere dikkat ederek çekebilirsiniz. Öte yandan90 mm'lik tilt shift lensler de fotoğrafta özel kompozisyonlar yaratmak için tercih edilebilir.

Fotoğrafın vazgeçilmezi: Işık



 Işık fotoğraflarınızda en önemli unsur. Doğru açıdan yakalanan ve kompozisyona yönlendirilen ışık kaynakları yemek fotoğrafınızdaki detayların öne çıkmasını sağlayacaktır.
Peki bu ışık kaynakları neler olabilir? Öncelikle ilk ışık kaynağınız gün ışığı olmalı. Gün ışığını akıllıca kullanmak çekimlerinizi hızlandıracaktır. Tabi ki burada gün ışığını doğru bir şekilde yansıtmak ve yönlendirmek için farklı ekipmanlara da sahip olmanız gerekecek, onları da bir sonraki maddede anlatacağız.
İkinci olarak kullanabileceğiniz ışık kaynakları masa lambaları olabilir. Yine bir yansıtıcı ya da yumuşatıcı yardımıyla bu ışık kaynaklarınızı da verimli kullanabilirsiniz.
Etkili, sıra dışı yemek fotoğrafları çekmek istiyorsanız da el feneri tercihini düşünebilirsiniz. Kompozisyonunuzun sadece bir bölümünü sınırlı bir kaynakla aydınlatmak yemek fotoğraflarınıza farklı bir hava katacaktır.

Mini stüdyo imkanı: Lightbox


Lightbox, sonsuz fon ve mini stüdyo gibi fotoğraf çekiminde hayat kurtaracak tüm avantajlara sahip bir ekipmandır. Doğru yemek fotoğrafı için kullanıldığı zaman sizi profesyonellik seviyesine bir adım daha ulaştıracaktır.
Ekipman düzeneğinde sağ, sol ve üstten yönlendirilen ışık kaynaklarını yumuşatan bir perde, içerisinde sonsuz hissiyatı uyandıracak bir fon ve ürünü yerleştirebileceğiniz bir kutu yer almakta. Lightbox sayesinde içeriye yöneltilen ışıklar, yumuşayarak objenizi aydınlatmakta, oluşturulan sonsuzluk görünümü ise tabak sunumlarınızı stüdyo havasında çekiliyormuş gibi bir hava katmaktadır.
Lightbox'ı çeşitli internet sitelerinden satın alabileceğiniz gibi kendiniz de evde yapabilirsiniz. Kolay bir Lightbox'ın nasıl yapılacağını ilerleyen yazılarımızda detaylı olarak anlatacağız.

İstenmeyen gölgelere son: Reflektör

Fotoğraftaki en önemli unsurun ışık olduğunu sürekli belirtiyoruz. Işığı bu kadar önemli yapan aslında doğru kullanımı. Yani elinizde 3’lü bir ışık seti olsa dahi doğru kullanmadığınız takdirde hiç bir şekilde işinize yaramayacaktır. Doğru kullanım içinse gerekli olan bir reflektör.
Kolay bir reflektörü istediğiniz boyuttaki mukavva üzerine yapıştıracağınız alüminyum folyo ile yapabilirken beyaz karton ya da örtü kullanımı da ışığınızı yansıtmanız için yeterli olacaktır. Işık kaynağından gelen aydınlatmayı dilediğiniz bölüme yönlendirmeyi sağlayacak reflektörler ile, az ışıktan yakındığınız anları lehinize çevirebilirsiniz. Bir diğer kolay reflektör yapımı ise fotoğraf çerçevelerine yapıştıracağınız alüminyum folyolar ile olabilir.

Daha yumuşak ışıklar: Renkli ve Şeffaf Kağıtlar

Işığın sert bir şekilde kompozisyonunuza vurması bazı durumlarda etkili fotoğraflar çıkarmanıza neden olabilir ancak bu her zaman sizi kurtarmayacaktır. Tabağa gelen sert ışığı bir şekilde yumuşatmanız gerekmektedir. Burada devreye kolayca bulabileceğiniz beyaz bir tül, yine beyaz bir yemek kağıdı ya da renkli jeletinler kullanabilirsiniz.
                                                                                            kaynak: yemek.com

7 Nisan 2016 Perşembe

Malatya Gezimiz ve Levent Vadisi

Malatya Levent Vadisi tarihi çok eskilere dayanıyor . Cilalı Taş Devri olarak bildiğimiz neolitik çağa ait kalıntılar rastlanmakta. İnanılmaz yüzey şekilleri , inanılmaz güzellikte mağaralar , uçurumlar dehşet verici yükseklikte.
  Vadideki mağara yerleşkelerinde Neolitik döneme (Cilalı Taş Devri/Yeni Taş Çağı) ait yaşam kalıntılarına rastladık. Hitit, Roma, medeniyetinin izleri var. Günümüzde de hali hazırda köylerde yaşam devam etmekte. Mevcut yaşamı da göz önünde bulundurursak, bir tabiat harikası olan Levent Vadisi'nde 10 bin yıldır yaşamın sürdüğü, insanların burayı her dönemde yaşamak için seçtiği ortada.''





 'Havası temiz, suyu güzel, toprağı mümbit vadi'

Vadi içinde yerleşen Kozalak köyü  eski adının Hartutdur. . Levent Vadisi'nde yaşamanın çok güzel bir duygu ''Havası temiz, suyu güzel, toprağı mümbit (verimli) bu vadi, içinde yaşayan insana mutluluk verir''. Yörede geçimin fasulye, şeker pancarı, kayısı, nohut üretimiyle sağlanıyor.
Eski uygarlıkların yaşadığı ifade edilen vadinin batı tarafındaki köylerin daha önce nahiye olduğu bilinen Levent köyüne bağlı olduğu, vadinin adını bu köyden aldığını, buranın daha sonra göç vererek bucak olmaktan çıkıp köy olduğu biliniyor.
Vadideki Bağ ve Sakalı Uzun köylerinin arazisinin birleştiği noktada bulunan Çerkeztepe Tümülüsü'nün Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından sit alanı ilan edilmiş. Yalınkaya ve Kozalak köyleri sınırında yine 5 bin yıllık tarihi yapılar olduğunuda biliniyor. Bağ köyü sakinleri bu vadide uzun yıllar yaşamış olmaktan mutlular.




                                                                                                       Yazı kaynağı:cumhuriyet Gazetesi.

3 Nisan 2016 Pazar

20. yüzyıl Türkiyesin de bir devrimci ozan ''OZAN EMEKÇİ''

19. yüzyılda, Marsilya'da aktif devrimci mücadele içinde bulunan şair Clovis Hugues'ün sözlerine,      benzer bir mücadeleyi 20. yüzyıl Türkiye'sinde sürdüren aşık Emekçi'nin dizeleri ekleniyor.                                                                                                                                (Forabandit)
 1 Ocak 1955’te Maraş’ta doğdu. İlk kasetini 1973, ilk plağını ise 1975 yılında çıkardı. 1970’li yıllarda en popülersosyalist türkücülerdendir. 1976 yılındaki bir konserinden sonra tutuklandı. Maraş Katliamı’nda babasını ve 17 akrabasını yitirdi. İddialara göre hakkında 300 yıla kadar hapis cezası isteniyordu. 12 Eylül Darbesi’nden sonra eşi ve iki çocuğuyla birlikte Almanya’ya gitti. 1980’den beri Almanya’da yaşayan ozan, Kanada’dan Avustralya’ya birçok ülkede konserler verdi. Son yıllarda değişik konularda türküler de yazan Emekçi’nin eserleri birçok sanatçı ve grup tarafından seslendirildi.
Emekçi, Türk Vatandaşlık Kanunu gereği, askerliğini yapmadığı gerekçesiyle 2004 yılında vatandaşlıktan çıkarıldı. Türk Pasaport Kanunu’nun, "Türkiye Cumhuriyetinin emniyetini ve umumi nizamını bozmak niyetiyle veya bozmak isteyenlere ve bozanlara iştirak veya yardım etmek maksadıyla geldikleri sezilenler"e yönelik 5. maddesi gereğince de ülkeye girişi yasaklandı. [1]
20 Nisan 2007’de konser için Atatürk Havalimanı’na geldi. Burada dört buçuk saat tutulup geri gönderildi. Kimi müzisyenler yurttaşlığa iadesi için imza kampanyası başlatınca sekiz gün sonra yeniden geldi. Bir hafta kalması koşuluyla kabul edildi. Geçen yıl ağustos ve aralıkta 15’er günlük izinlerle Türkiye’ye alındı. [1]
Ozan Emekçi, Recep Tayyip Erdoğan’ın, Almanya’da yaşayan Kürt müzisyen Şivan Perwer’in Türkiye’ye davet edilmesi ve Paris’te ölen Ahmet Kaya’nın mezarınınTürkiye’ye getirilmesi yönündeki önerisi karşısında çifte standarda uğradığını düşünmektedir ve bu durumu şöyle özetlemektedir: [1
"Perwer’e resmi davet yapılıyor, bana resmi yasak sürüyor. Türkü üretip icra etmekten başka ne yapmışsam söylemeleri lazım. İki hafta gelip terk et demek, işkencedir. Şivan da Almanya’da yaşıyor, biz de. Nispet olsun diye mi söylüyor bunu?
"Bu tip kinler kabile devletlerinin reislerinde bile yoktur. Kardeşimi kaybetsem cenazesinde olamayacağım"          (                                                                       Kaynak : Vikisosyalist)