Rize’nin Dünyaca Ünlü Balının Yetiştiği, Bakanlar Kurulu Kararıyla ‘Turizm Koruma Bölgesi’ İlan Edilen ve Aynı Zamanda 1.Derecede SİT Alanı Olan Dünyaca Ünlü Anzer Yaylasında Özel Şirketlere 3 Ayrı HES Projesinin Yanında Bir de Maden Arama-Çıkarma Ruhsatı Verildi…
Bakanlığın Anzer’den, Müdürlüğün Ballıköy’den Haberi Yok!
DEKAP Sözcüsü Ömer Şan, Bakanlıkça Verilen Maden Arama İzninin Üstüne Bir de Rize Valiliği’nin Oluruyla ‘ÇED Gerekli Değildir’ Kararı Çıkarıldığına Dikkat Çekti!
Ülkenin neredeyse bütün vadi ve doğal yaşam alanlarına binlerce HES ruhsatı veren Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile benzer tesislerin yapımına yol veren Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın, yargı kararları ile diğer bakanlıkların aldığı kararların yanında, Bakanlar Kurulu Kararlarını da dikkate almadığı ortaya çıktı.
Özellikle HES ve Taşocağı, maden arama çalışmaları konusunda mahkemelerin verdiği yargı kararlarını uygulamayan, hukuk ve yasaları hiçe sayarak, yargının verdiği kararlara karşın proje ve çalışma alanlarında yeniden işlem tesis eden bakanlık yetkilileri, bu kez de ayrı isimle anılan aynı köyü bilmezden geldi.
HES’lere karşı yerel mücadele sürdüren Derelerin Kardeşliği Platformu’nun (DEKAP) ortaya çıkardığı skandal gibi olayda,Rize’nin, balı ve doğal güzellikleriyle dünyaca ünlü olan Anzer Yaylası’nda 3 ayrı HES projesine onay veren Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yanında, 1990’lı yıllarda Bakanlar Kurulu Kararıyla ‘Turizm Bölgesi’ ilan edilen ve daha sonra statüsü değiştirilen yayla için bu kez de ‘maden arama izni’ verildiği kaydedildi.
DEKAP Sözcüsü Ömer Şan’ın verdiği bilgilere göre, Zamanın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Trabzon Bölge Kurulu’nun 2010 yılının Eki ayında aldığı ancak bu güne kadar çerçevesi açıklanmayan kararla da 1.Derecede Doğal SİT Alanı ilan edilen Anzer Yaylası’ndaki ‘yok saymalar’ bunlarla da bitmedi! HES projeleri ile maden arama çalışmalarının üzerine bir de maden arama çalışmaları için Rize Valiliği’nin oluruyla, ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı çıkarıldı.
Anzer Balına ÇED Gerekli Değil!
DEKAP Sözcüsü Şan, bu gelişenin yanında, aynı zamanda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Rize İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğünün resmi internet sitesinde 29 Mayıs 2015’te yayımlanan duyuruyla, Rize Valiliğinin de oluruyla, Koç Grubunun madencilik faaliyetlerini yürüten Demir Export AŞ’ye, ‘maden arama’ çalışmaları için ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verdi.
Müdürlüğün ilanında, “Rize İli İkizdere, ilçesi Ballıköy Köyü ile Çifteköprü Köyü mevkiindeki Demir ExportA.Ş. tarafından yapılması planlanan 201200620 ve 201200622 Ruhsat Numaralı IV. Grup Maden Sahalarına Ait Maden Arama Faaliyetleri projesi ile ilgili olarak Bakanlığımıza sunulan dosyayı PTD Dosyası incelenmiş ve değerlendirilmiştir. ÇED Yönetmeliği’nin 17. maddesi gereğince 201200620 ve 201200622 Ruhsat Numaralı IV. Grup Maden Sahalarına Ait Maden Arama Faaliyetleri Projesi'ne Valiliğimizce “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı verilmiştir” ifadelerine yer verildi.
Köylülerden Kaymakamlığa İtiraz
Şan’ın verdiği bilgilere göre, Anzer Yaylasında yapılması planlanan maden arama çalışmaları için verilen ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararını öğrenen köy sakinleri, muhtarlığın da girişimleriyle 3 Haziran 2015’te, bölgenin Bakanlar Kurulu Kararı ile ‘Turizm Bölgesi’ ilan edildiği ve koruma alanı olduğu ve bu nedenle bu kararın iptal edilmesi gerektiği yönünde İkizdere Kaymakamlığı’na başvuruda bulundu.
İkizdere Kaymakamlığı ise köylülerin başvurusunu, 9 Haziran 2015 tarih ve 492-422 sayılı bir yazı ile Rize Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne bildirdi.
SİT Alanında Maden Sondajı!
DEKAP Sözcüsü Şan, İkizdere’nin birçok bölgesi için, 2 yıllık başvuru sonrasında zamanın Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nca 2010 yılının Eki ayında SİT Alanı Kararı verildiğini ancak bu kararın siyasi baskılar nedeniyle bugüne kadar kamuoyun açıklanmadığına da dikkat çekti.
İkizdere Kaymakamlığının yazısına istinaden, Ballıköy (Anzer) Köyü Muhtarlığı ile İkizdere Kaymakamlığına gönderilen Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Hasan Bebek imzalı yazıda, adeta Bakanlar Kurulu Kararları yok sayılarak, ‘Ballıköy’ün turizm alanı veya koruma alanı kapsamında olmadığı ifade edildi.
Maden şirketinin çalışmalarını nasıl ve ne şekilde yapacağına genişçe yer verilen Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü yazısında, ‘proje tanıtım dosyası’ incelemesi sonrasında, ‘201200622 Ruhsat Nolu Sahadaki 2 Nolu Sondaj Değişim Alanının 1.Derecede Doğal SİT Alanı’ içerisinde bulunduğunun tespit edildiği ve bu nedenle ‘iptal ettirildiği’ de kaydedildi.
Yazıda, diğer sondaj alanlarının, ‘Kayalık Taşlık Alan’ olduğu, ‘Çevre Düzeni Planına’ göre ise sondaj alanlarının bir kısmının da ‘Çayır-Mera’ kapsamında kaldığı ifade edilirken; her 2 köy kapsamındaki sondaj alanları içerisinde ‘hassas yerleşimler’ ile nüfus yoğunluklu alan da bulunmadığı kaydediliyor.
Yazının en önemli kısmı ise, “Arama yapılacak olan sondaj değişim alanları içinde; ‘Milli Parklar’, ‘Tabiat Parkları’, ‘Tabiat Anıtları’ ve ‘Tabiat Koruma Alanları’ ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunun 3.maddesi 1.fıkrasının ‘Tanımlar’ başlıklı (a) bendinin 1, 2, 3 ve 5.alt bentlerinde ‘Kültür Varlıkları’, ‘Tabiat Varlıkları’, ‘Sit’ ve ‘Koruma Alanı’ olarak tanımlanan ve aynı Kanun ile 17.6.1987 tarih ve 3386 sayılı Kanunun ilgili maddeleri uyarınca tespiti ve tescili yapılan alanlar bulunmamaktadır” bölümü olarak göze çarpıyor.
Zira aynı zamanda eski adı Anzer olan ve kamuoyunda ve birçok resmi kurumda da Anzer olarak bilinen Ballıköy Köyü, anılan kanunla aynı tarihlerde ‘Turizm Bölgesi-Alanı’ olarak ilan edilmiş, daha sonraları değişik Bakanlar Kurulu Kararları ile statüsü değiştirilmişti.
Rize İl Turizm Müdürlüğü kayıtlarına göre, “2200-2300 m yükseklikte yer alan ve tasarrufu devlete ait olan Anzer, 07.02.1991 tarih ve 91\1514 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi ilan edilmiştir” ifadeleriyle tanımlanırken; 8 Aralık 2006 tarih ve 26370 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan,2006/11264 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de yeniden, ‘Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi’ kapsamına alındı.
Bakanlar Kurulu Kararları, Resmi Gazete defalarca yayımlanan statü değişikliği kararları ve çeşitli bakanlıkların ilgili sayfalarında yer alan uyarılara karşın, bütün dünyanın bildiği ve gözü gibi korumaya çalıştığı Anzer Yaylası için, özellikle de bu alanları koruyup, kollamak ve geliştirmekle yükümlü bir bakanlığın, bütün bunları yok sayar gibi resmi yazı ile maden ve HES firmalarına zemin hazırlaması köylüler ve yaşam savunucularının da tepkisini çekti.
Suç İşliyorlar!
Anzer-Ballıköy Köylüleri, yüzyıllardır köylerinde ürettikleri bal ile bütün dünyaya isimlerini duyururken, Bakanlıklara köylerinin tanıtamamanın öfkesini yaşıyor. Köylüler, Bakanlar Kurulu Kararlarında ve Resmi Gazetede köyün isminin Anzer olarak anılmasına karşın, Anzer’in aynı zamanda Ballıköy olduğunu bilmeyen Bakanlık yetkililerinin kasti veya bilinçsizce davrandığından endişeli.
Köylülerin endişelerini dile getiren Şan, yetkililerin kasti olarak bu şekilde davranmasının aynı zamanda suç unsuru olduğunu, ‘evrakta sahtecilik, görevi kötüye kullanma, görevi suiistimal’ gibi suçlamalarla karşı karşıya kalacaklarını ifade ederken; eğer bilinçsizce hareket edilmiş ise daha da vahim sonuçların doğabileceğine vurgu yaptı.
‘Çevreye Duyarsızlık Bakanlığı’
Anzer Köylüleri adına konuşan DEKAP Sözcüsü Ömer Şan, “Bakanlar kurulu Anzer’i biliyor! Rize Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, ‘Anzer değil, Ballıköy için ÇED Raporu Gerekli Değildir’ dedik diyorlar. Bu insanları Anzer’e götürmek ve bak burası Anzer Yaylası, dünya burayı böyle biliyor. Resmi adı ise Ballıköy demek lazım! Çevre Müdürlüğünde oturup, çevresi ile bu kadar ilgisiz yönetim kadrosu olabilir mi, diye şaşkınlık içindeyiz. Devletin kurumları birbirinden habersiz, kopuk bir durumda! Çevre Bakanlığı, ‘Çevreye Duyarsızlık Bakanlığı’ olarak adını değiştirebilir. Çünkü çevrelerinde olanların fiziki varlığından bile haberdar değiller” şeklinde ifadeler kullandı.
Yeşil Yol’da da Aynı Durum
Yaşam savunucuları ise yaşanan durumun bir anlamda Yeşil Yol diye anılan ve sadece çizgisi yeşil olan yol çalışmasının hangi amaçlara hizmet için yapıldığının da en açık göstergesi olduğuna dikkat çekiyor.
Yaşam savunucuları, Yeşil Yola karşı verilen yasal ve hukuksal mücadelede de kurumların aynı yöntemi izlediğini, ‘Yeşil Yol’ olarak istenen belge ve bilgilerde böyle bir projenin olmadığı ifade edilerek, güzergâhın aslında ‘Turizm Yolu’ olarak adlandırıldığına da vurgu yapıyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder